Kız Çocuklarımız Buna Değer

KIZ ÇOCUKLARIMIZ BUNA DEĞER

Birleşmiş Milletler, yaklaşık on yıl önce 11 Ekim’i Dünya Kız Çocukları Günü olarak ilan etti. Niyet, kız çocuklarının cinsiyetlerinden kaynaklı mağduriyetleri konusunda farkındalığı artırmak… Herhalde vicdan sahibi hiçkimse böylesi bir amacın nereden çıktığını sorgulamaz. Kabul etmek gerek ki, içinde yaşadığımız medeniyet kadın erkek eşitliği konusunda yeterince medeni değil.  Binlerce yıldır erkeği coşturan kadını bastıran bir uygarlık bizimki. İnsan nüfusunun yarısını mağdur eden bir düzenin nasıl olup da kurulabildiğini anlamak güç; kurulmuş çarpık düzeni asırlar boyu sürdürebilmek için neler yapıldığını görmemek ise olanaksız.

Ağaç yaş iken eğilir. Acaba küçükken bir konuda engellenme nedenini öğrenmek isteyip de şu yanıtla aydınlatılmamış kaç kadın vardır? Çünkü sen kızsın. Peki, atomun çekirdeğini parçalamış, Ay’a bayrak dikmiş uygarlığın böyle bir açıklama ile geçer not alabileceğini kim iddia edebilir? Mesele cinsiyet ayrımcılığına gelince insanlık olarak yürüttüğümüz akıl, bir kara deliğin içinde olanlardan bile daha ilginç. Eski defterleri açtığımızda Aristoteles’ten Darwin’e kadar çift şeritli yol oluyor, ki o yolu kullanarak buralara geldik.

Oturup kalkmalarından, seslerinin tonuna, spordan meslek seçimine kadar kısıtlanmadıkları alan bırakılmadı kadınlara. Filozoflar ve bilim insanları haksızlığa dayanak uydurmak için mantığı göz yaşları içinde bıraktılar. Sonuç: Yirmi birinci yüzyılda mızrak çuvala sığmaz oldu ya da bıçak kemiğe dayandı ve kadınların mağdur olduğunu Birleşmiş Milletler seviyesinde itiraf etmek zorunda kaldık.

Peki şimdi 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününde kızlarımıza dönüp şöyle mi diyeceğiz? Çektiğiniz zorlukların farkındayız. Erkek yaşıtlarınızla aynı haklara sahip değilsiniz. Bunu görmek inanın bizi çok ama çok üzüyor. Yo, daha fazlasını borçluyuz onlara: Siz eksik falan değilsiniz, artık bunu bilerek yaşayın, desek… Önlerine gizli ya da açık onca engel koyulmuşken, aleyhlerine düzenlenmiş tonla toplumsal cinsiyet kodu yaşamın her alanında varlığını sürdürürken… Kanatları bağlı bir kuşa uçuş izni vermek havadakilerin sayısını değiştirmez. Eğer on bin yıldır bağlı ise kanatlarını çözdükten sonra bile kuştan uçmasını kimse beklemez. Bir engelin varlığına şartlanmış olmak ile engelin gerçekten varolması aynı sonucu doğuruyor.

Koşamasınlar diye ezelden beri paçalarından çekilmiş kızlarımızı şimdi azıcık arkalarından itsek çok mu? Üstelik yaşanan örnekler öyle aman aman bir desteğe ihtiyaç duymadıklarını da gösteriyor. Bir yıl öncesinde matematikten nefret eden ortaokul öğrencisi bir kız çocuğu, yeni öğretmeni sayesinde sayıların sihrine kaptırıyor kendini. Bu büyülenmeden yaklaşık yirmi yıl sonra da yüz yıldan uzun süredir nice erkeğin üstesinden gelemediği bir soruyu çözerek matematiğin en büyük ödülünü alıyor. Adı Meryem Mirzahani… Yabancı değildi, komşumuzun kızıydı. Şimdi daha da yakınımızda, kalbimizde yaşıyor. Kadın beyninin matematiğe uygun olmadığı safsatasını yıktıktan sonra dünyayı ne yazık ki çok genç yaşta terk etti. Madam Curie, erkeklere tahsis edilmiş bilim dünyasında iki kez Nobel aldı ve bugün hala iki ayrı bilim dalında bu başarıya imza atmış tek insan.

Emekleriyle yaşamı var edecek, dönüştürecek ve üretecek kadın adayları olan kız çocuklarımızın kanatlarını niçin çözmeliyiz? Büyüyünce Madam Curie olsunlar, erkeklerin güç yetiremediği  soruların hakkından gelsinler diye mi? Ne yani, ağzı ile kuş tutmayana eşitlik yok mu? İnsanlığın yarısının emeği daha önce yasaklanmış alanlara yönelirse oralarda büyük sıçramalar olacağı kesin. Yine de bizim onları uçmak için cesaretlendirme nedenimiz bilimi, teknolojiyi, sanatı ilerletmek ya da daha çok para kazanmak olmasın. Bunu, mesela gülmek onlara çok yakıştığı için yapalım. Bir çocuğun kederi dünyayı güneş tutulmasından daha fazla üşüttüğü için de olabilir. Ya da haksızlıklarla dönen bir dünyada rahat nefes almanın olanaksızlığından ötürü…

Hepimiz kız çocuklarımıza borcumuzu bir günde ödeyemeyeceğimizi biliyoruz. Birleşmiş Milletlerin de 11 Ekim’e dair öyle bir iddiası yok. Dünyanın ve insanın dönüşmesi gerekiyor. Kolay iş değil, yanlış inşa edilmişi düzeltmek hiç olmayanı yapmaktan çok daha zor ama kız çocuklarımız buna değer.

Toprak Işık